http://cdnll.img1.imagechef.com/w/071210/anmccf0f5ff6dbba494.gif
     Yazılarım
     => Mutlu Olmalı-2004 yılındaki site yazım
     => Tatil Vakti
     => Ona Buna Laf Atmak
     => Evlenmiyor musun?
     => Bir Saat- 1.bölüm
     => Bir Saat- Trafikte harcanan bir saat- 2. bölüm
     => İstanbul'um
     => Sevgi ve Sağlık
     => Kafanızı Kullanın
     => Annelerimiz ve Babalarımız
     => Güçlü Kadın
     => Kalabalıktaki Yalnızlık
     => Sararan Anılardaki Çocukluğumuz
     => Seni Anlıyorum
     => O, Ben Değilim
     => Kıymetini Bilmiyoruz
     => Yeni yıl dileklerim
     => Hişt Hişt Sakin Ol!
     Şiirlerim (Bez Bebek Aytül şiiri)
     Benden Haberler
     Güzel Yazılar
     Burçlar (yari saka-yari ciddi)
     Fotoğraflar
     Linkler
     Güzel Sözler
     Gülelim-Eğlenelim
     Anket
     Ziyaretci defteri
     İletişim
     İlanlar-Duyurular




Yazar Ayşegül TOKER - Mutlu Olmalı-2004 yılındaki site yazım



AÇIKLAMA: Aşağıda okuyacağınız yazı, Bez Bebek isimli kitabımı yazmadan 1.5 sene önce kaleme aldığım bir site yazımdır.Bahsi geçen kişiler sonradan Bez Bebek Aytül'ü oluşturdular.

Ayşegül'ce Ayşegül Toker

MUTLU OLMALI

Ne kadar mutlu olduğunuzun farkında mısınız? Yoksa
sizi şimdi mutlu etmekte yeterli gelmeyen bir şeyi
kaybettiğiniz zaman üzüldüğünüzde mi anlayacaksınız
bazı şeyleri kıymetini?
Çocukken oyun oynadığınız yemyeşil kırların üzerine
beton binalar dikildiği zaman mı “Ah o zamanlar ne
kadar mutluyduk. Kırda koşar, oynardık.”diyerek geçmiş
mutluluklarınız için şimdi üzüleceksiniz? Mutlu
olduğunuzu anlamanız için üzülmeniz mi gerekli?
Bir sevgiliyi yada arkadaşı kırdığımızda, yolları
ayırdığımızda mı anlayacağız aslında ona sahip olmanın
bizi ne kadar mutlu kıldığını?
Sevdiğimiz her şeyin yanımızda ve hayatta oldukları
zamanlarda bizi mutlu ettiğini ne zaman fark
edebileceğiz?
İnsanoğlu bu teknoloji dünyasında artık elindekilerle
yetinmeyi bilemez oldu. Her konuda hep “daha” diyor.
Daha çok para, daha rahat hayat, daha özgür, daha
temiz ortam, daha çok gıda, daha iyi iş.. her şey de
‘daha’ var.

Peki siz şu anda sokakta mı yatıyorsunuz? Aynı zamanda
da yanınızda tek bir insan dahi yok mu hatırınızı
soran, sizi düşünen, size karşı iyi bir şeyler yapan?
Acaba sizin elinizde her gün karnınızı doyuracak kadar
paranız da mı yok? Öyle mi? Geceleri aç karnına mı
uyuyorsunuz? Yoksa ölene kadar hep aynı yatakta yatıp,
aynı mekanı görmeye sizi mecbur eden, iyileşme
ihtimali olmayan bir hastalığınız mı var?
Artık kanser hastaları bile bu kötü hastalıkla
yıllarca yaşayabiliyorlar. Kendinize ait tapusu olmasa
da bir çatı altında yatıp, uyuyabilirsiniz değil mi?
Arabanız olmasa bile bir taşıta binebilme imkanınız
var değil mi? Evinizde tek başına yaşıyor olsanız bile
işyerinizde yada sokağınızda size selam verecek, hatır
soracak birkaç insan var değil mi hayatınızda? Ziyafet
sofrası gibi masanızı donatamasanız bile geceleri aç
yatmıyorsunuz değil mi? Şu anda size bu yazıyı
okumanızı sağlayacak gibi bir bilgisayarınız var.
Belki işyerinizde, belki de evinizde. Bunlara sahip
olmasanız bile bir kafeden internete girebilme
imkanına sahipsiniz değil mi?
Peki sahip olduklarınızla mutlu olmayı biliyor
musunuz?
Ben birkaç yıl önce izlediğim bir haberden sonra mutlu
olmam gerektiğini düşünmeye başladım. Bahar isminde,
yaşamının baharında olan bir genç kız, yeni aldığı
ehliyeti ile kullandığı arabayla kaza yapmıştı. Babası
kurtulmuş ama genç kızın boyundan aşağısı felçli
kalmıştı. Başından aşağısına beyni hükmetmiyordu
artık. Birkaç gün o vaziyette yaşadıktan sonra ölen bu
genç kızı düşünüyorum moralim bozuk olduğunda. Siz hiç
bir tek başınızı oynatabildiğinizi ve diğer
organlarınıza söz geçiremediğinizi düşünebiliyor
musunuz?
O kızın çatlamış dudaklarından dökülen “Keşke
dişlerimi fırçalayıp, saçlarımı tarayabilecek kadar
hareket edebilseydim.”sözlerini ve o andaki çaresiz
bakışlarını unutamıyorum.
Hareket edebilmek.. yürüyebilmek.. konuşmak.. görmek..
iki lokma bile olsa o yiyeceği elinizle alıp,
yiyebilmek aslında ne kadar mutluluk verici şeyler hiç
düşündünüz mü?
Geçtiğimiz günlerde ölen Süperman Christopher Reeve
de, bizim Bahar’ımız gibiydi. Televizyonda onu yürütme
çalışmalarını gördüm birkaç saniye. Boynundan bir
yerlere asılmış gibi duruyordu. Kolları bir kukla gibi
sallanırken, ayakları makineler yardımı ile zorla
yürütülmeye çalışıyordu. Bir adım atmak için bile
nelere katlanıyor o insanlar. Ne zorluklar çekiyorlar.

Son olarak bu olayı bir tanıdığımdan da dinledim. Otuz
yedi yaşındaki bir genç adam, tatilde denize dalarken
boynu bir kayaya gelip, kırılıyor. Babasının doktor
olması sayesinde hayata dönüyor. Ama o da artık
boynundan aşağısını idare edemiyor. Oysa sizin
yerinizde olmak için sahip olduğu tüm zenginliği feda
etmeye razı bir durumda.
Siz kendi gayretinizle bir adım atabiliyorsanız.. o
halde ne mutlu size. Sağlığınızın kıymetini bilin.
Yürüyebildiğiniz için mutlu olun. Eliniz iş
görebiliyor diye sevinin.
Konuştuğunuz birileri varsa yakınlarınızda.. ona sahip
olduğunuz için mutlu olun. Dostlarınızın kıymetini
bilin.
Haydi şimdi siz de kendi küçük mutluluklarınızı bir
araya toplayın da, aslında ne kadar mutlu bir insan
olup, ne kadar güzel bir yaşam sürdüğünüzün farkına
varın.
http://www.donence724.com/devam.asp?idyazar=127



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol