ONA BUNA LAF ATMAK
Hafta sonumu evde geçirip, birikmiş işlerimle ilgilenmeye karar verdiğimden bir yandan iş yaparken bir yandan magazin programlarını izledim. Evlenenler-evlenmeyenler, sevgili bulanlar, yalnız takılanlar tatil yerlerinde –sözde farkında olmadan ama aslında kameraların kendilerini görüntülediklerini bilerek- haber olacak görüntüler sergilemişler. Kimler yeni albüm çıkarmış, kimler kimlere ne laflar etmiş? Yine içeriği birbirine benzeyen, aynı haberlerin farklı kelime ve cümlelerle, bir-iki değişik görüntü ile tekrarı vardı her magazin programında.
Yine genç sanatçılar kendilerinden daha kıdemli olanları eleştirip, onların yaptıklarını beğenmediklerini ima etmişler. Onların şarkısı da şarkımıymış, kendisininki bu yazın en gözde parçası olacakmış. En tutulacak albümü genç sanatçı yapmışmış. Neden? Onun şarkılarını ya da albümünü diğerlerinden farklı kılacak olan nedir? Daha usta bir sanatçının eli mi değmiş? Daha güçlü bir orkestra ve daha sağlam bir yapı ile mi hazırlamışlar albümü? Veya şarkıları çok anlamlı, besteleri etkileyici, akıldan çıkmayacak ve büyüleyecek güzellikte mi? Yok. Değil. Söz konusu olan meseleler bunlar değil. “Biz böyle bir çalışma içinde şunlarla çalıştık, böyle bir albüm yaptık.”denmiyor.
Klibinde seksi giyin. Ona buna laf et. Yeter. Tamam işte. En çok tutulacak albüm seninki, en çok adından bahsettiren sanatçı sen olursun.
Tamam. Kıskanmıyorum. Çok güzel giysiler içinde harika bir klip çekebilirsiniz. İster Miami’de, ister Hawai’de, ister parkta, bahçede, caddede çekin görüntülerinizi. Nerede olduğunuz mühim değil. Bir açık giyinmeniz, bir de başka sanatçılara, tanıdık isimlere laf etmeniz yeter.
İnsan böyle mi meşhur olur? İyi sanatçılarla iyi çalışmalar yaptıklarını söylemek ve göstermek yerine birilerine laf atmakla meşhur olunuyor ve tutulan sanatçı olunuyorsa herkes öyle mi yapmalı?
O zaman bende kendi meslektaşlarıma mı laf edeyim? Müzik alanında çalışmadığıma göre herhalde benim de Ayşe Arman, Pakize Suda, Gülse Birsel gibi hemcinsim yazarlara laf atmam gerekiyor. “Amaaan o da bir şey mi? En iddialı yazı bende. O zaten iyi yazamıyor.” mu demem lazım?
Aman Allah’ım ne feci bir durum! Hâşâ! Onlar benim ustalarım. Ben daha neyim ki? ‘Yiğidini öldür hakkını yeme’ demişler. Onlar benden daha çok çalışmış, daha iyi yazmışlar ki gündeme gelebilmişler. Ben şurada kaç senedir yazarım, kaç aydır gazetede köşe yazısı yazıyorum ki? Öyle değil mi?
Diyeceğim o ki, ustalara saygı gösterip, yaptığın işte en iyi çalışmayı sergileyerek adından bahsettirmek en güzeli. İşte o zaman başarının tadı, okurlarla daha güzel çıkacaktır. Okurların ilgisi ile bir yerlere gelebilmek, birilerine laf edip de gündeme oturmaktan çooook daha iyidir. Öyle değil mi sevgili okurlarım?
Sizlerde bu dediklerimi destekliyorsanız lütfen D&R mağazaları başta olmak üzere, internette pek çok siteden kitaplarımı alarak, gazetedeki yazılarımı okuyarak, yorumlarınızı bana ileterek bana yol gösterin. Yorumlarınız, ilginiz benim için paradan da değerli. Yazmaya gönül verdim ben. Kazancım sizlerin ilgisi olursa ne mutlu bana. Ben sizlerle olmayı seviyorum. İnşallah sizlerde benim yazılarımı okumayı seviyorsunuzdur.
Nice güzel yazıda, güzel konularda yeniden bir arada olabilmek dileğiyle…